... Daha önce hiç görmediğim bir yüzdü. Ne okulda ne de başka bir yerde karşılaşmıştım bu çehreyle. Bakışları, ağacın gövdesinden damladığına şahit olabileceğimiz saf ve ari balı andırır türden, içten içe akan berrak bir şelale gibiydi. Sabitlenmiş bir şekilde bana bakıyordu, elleri hâlâ omuzlarımdaydı ve şimdi ben de ona, tıpkı onun baktığı gibi bakıyordum. Beyaz tenine ustalıkla iliştirilmiş zarif kıvrımlı dudaklarıyla hassas bir çekiciliğin nefesini alıyordu bu beden sanki. Böyle güzel bir ten renginin var olduğundan bile habersizdim o ana kadar. Gözlerinden geçen ilginç bulutlar vardı.
Tam karşımda durmuş, içimde gezinip duran ve bunun bir komedi olduğunu söyleyen sesin hâkimiyetini kırıp geçiyordu. Sadece bunu yapıyor oluşu bile bende şok dalgası yaratmıştı. Başımdaki anlamsız dönme, kafamın sağ tarafında tuhaf bir sızıyla birleşti. Kulağımdaki keskin uğultunun sebebi neydi? Beynimin içinden kulağıma yayılan bir uğultuydu bu. Onu incelerken gözlerimde garip bir yanma var gibi geldi. Bir şey oluyordu. Tam da şu an. ...